Eski Türk inanışlarında ve İslam'da tasavvufta üçler, yediler, kırklar gibi bazı sayılara ayrı önem verilmiş. Kırk uçurma, bizim oluşturduğumuz güzel bir sentez ürünü geleneklerimizden bir tanesi. Lohusalığın ve yenidoğanın bitişini gösteren 40 gün de bu inanışın getirdiği bir durum mu bilmiyorum.Biraz araştırınca gelenek şöyle:
Kırk uçurmak ve kırklamak ise şaman geleneğidir. Göktürklerden bazı kırk çıkartma törenlerinde güneş ve ayı sembolize eden semboller ve 40 taş kullanılırdı. Bu gelenek o günlerden bugüne taşınmış ve bazı bölgelerimizde sanki dini bir gelenekmiş gibi kabul edilmiş, uygulanmaya devam ediliyor.
Sabah erkenden kırk tane küçük taş, kırk adet değişik dağ çiçeği, bir gümüş takı ve bir altın yüzük bir kazan su içinde kaynatılır. Kaynatılan bu su ile çocuk yıkanır. Çocuğu yıkayan kadın genellikle en yakın akrabalardan sevilen birisidir. Kazandan aldığı suyu çocuğun başına dökerken “Su aşağı, boyu yukarı olsun! Su gibi ömrü uzun olsun!” diye dilekte bulunurken, otuz dokuz kaşık suyu elindeki tasa boşaltır ve çocuğa döker. Bazı yörelerde ise otuz dokuz tas su dökülür. Kırkıncı kaşık veya tas, suyun tümünün dökülmesidir ki, buna ‘kırk çıkarma’ denir.
Çocuk yıkandıktan sonra ‘kırklık’ elbisesi giydirilir. Bu elbise yeni olmak zorundadır.
Banyodan sonra bebek dışarı çıkarılarak aile büyüklerine götürülür; buna halk arasında ‘kırk uçurma’ adı verilir. Anneye her gittiği yerde sütünün bol olması dileğiyle önce yarım bardak su ikram edilir. Anne kendisine verilen suyun tamamını içmek zorundadır. Su ikramının ardından kendisine yiyecek sunulur. Bebeği her görenin ona pamuk, yumurta, mendil, para gibi armağanlar vermesi adettendir.
Bizim de kırkımız çıktı. Kar engelinden ve yoğunluktan dolayı gecikmeli de olsa fotoğraflarımız çektik. İnşallah yumurta almaya geleceğiz tüm dostlarımıza.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder